Selametle Yolcu...

Fani dünyada nerelerden geçmedik, nerelere uğramadık ki... Şimdi de bu sayfadan geçtiyse yolun, sana da selam dostum... Yolun açık, vardığın yer gün gibi aydın olsun..

28 Mart 2008 Cuma

Allah'ı bulan neyi kaybeder???


İster gündüz, isterse gecenin dipsizliğinde sevgiye sarılıp kaygısızca uyur çocuk kalbi. Onca korku yoktur, telaş yok…

Biri vardır hep yanı başında; her sızıda, her dertte sarılır ellerine. Bir bakış vardır yumuşacık. Manasını tam bilemez; ama farklı olduğunu bilir. Bir sığınmadır bu. Sevilen tarafından sarmalanmadır. Kaybolmak gibi endişe yoktur. Onun için hep huzurun örtüsüdür gözkapakları. Güvenle kapanır ve güvene açılır. Çocuk semasının üveyikleridir analar. Bir ananın sarmaladığını kim incitebilir ki! Annesiyle beraber olan çocuk neden korkar? Annesini kaybeden çocuk neyi bulur? Ya Sen’i bulan Allah’ım! Ya Sen’i bulan neyi kaybeder?

Gözlerimi kapadım. Süzülüyorum bilmediğime.Yüreğimde binlerce duygu titreyişi, kulaklarımda apayrı makam… Açılıyor kapılar… Bebekler, anne sinesinden rahmeti yudumlar. Ben bu yolculukta rızanı kazanmaya çalışıyorum Allah’ım! Sözüm, niyetimden filizleniyor. Dar kelimelerimin içinde çaresizim; dudaklarım titriyor haddini aşmaktan. Sadece diliyorum… Aczimi koydum avuçlarıma; her gün yıkanıyor yüzüm. Bilmem bir gün ulaşabilir miyim razı olduklarının iklimine? Topal bir karınca varmış. O da niyetinden almış cesaretini; Mekke yollarına düşmüş… Bu seyahatin mantığını âşıktan başka kim anlayabilir? Şaşıranlara cevabı, aşkı kadar gerçekmiş karıncanın:

“Uğrunda ölürüm ya…”

Gönül!İç içe boyutlar gibisin. Her bakışta bir başka görüntün… Nereden aksediyor benliğime bu aydınlık? Bir göz için mi bunca ışıktan tayflar? Başka duygular hissediyorum. Çek aramızdaki suni sevgileri! Kör sevdaları tutmak için mi bunca enginliğin? Deryaya karışan suyun hasretinde sadece ufuk vardır. Binlerce nimeti bir hayat cümbüşüne veremem gönül! Gölgeleri istemem…Düşüncelerim Sırat gibi… Düşmekten korkuyorum benlik kaygısına. Uçurumdan korkar mı Sen’i bilen? İmanın eşiğinden geçen, düşer mi? Bir kaşık bile değilken deryanda aklım, neyi alıp nereye boşaltacağım Allah’ım?

Vicdanım sızlıyor. Nedendir hep “ben..ben..ben” dememiz? Neden Allah’ım bu şaşkınlığımız?Şaşkınlığa takılı bir sürü hokkabazlığımız? Mesafeler uzun, adımlar aksak. Tadını almış ya bir kez bu duygunun, yolun başında dev niyetiyle karınca. Destek ol Allah’ım! Çünkü benim aksaklığım; gizli noktalarımda. Aklım kalbime kıldan ince bir köprü uzanır… Gözlerim hayrette; eriyor takatim. Tövbelere tutuldum, Kapı’na geliyorum Allah’ım. Ya emanetini koruyamadımsa! Sen’i bulan bütün mülke sahip olurmuş. Kucağında demetlenirmiş kâinat. Çevrede hakikatin sesleri… Uçuşur bir candan bir cana sevgin… Şefkatin. Rahmetin… Sen’i bulan güneşe yakınmış. Yıldızlar dökülürmüş görmeyi bilenlerin avuçlarına. Ayrı ayrı öğretirmiş her yıldız, mesafelerin dilini. Sadece vadiler içinmiş derinlikler. Sen’i sevenin gecesinde mehtap, neden bu kadar parlak?Gökyüzüne bakıyorum. İlk defa anlamaya çalışıyorum rüzgârla kardeşliğimi. Süzülerek giden bulutların vazifesi farklı mı benimkinden? Açtığımızda gözlerimizi, söyleyebilirmiyiz bir an dahi yalnız olduğumuzu Allah’ım? Hep bizimlesin. Endişeyle sindiğimizde bir köşeye, ne zaman göremedik ellerimize uzanan nurdan iplerini? Tutunmamaksa gafletimizdendir.

Vefa. Vefa… Ey Vefalıların En Vefalısı! Vefayı veren Sen’sin. Vefalı da Sen…
Ya bizde vefa…

Ne gelen vardı ne giden. Rıhtımlar tenhaydı. Hiç mi kalmadık anlaşılamamanın yalnızlığında? Ah, sabırla bekleyebilseydik gönül! Her zaman hazır bulacaktık kıyıdaki yelkenliyi. Görememişsek, körlüğümüzdendir? Sevgi, sevgi… Ey Sevgililerin En Sevgilisi!Sevgiyi veren Sen’sin Allah’ım. Yaşamanın tadı Sen’i bulmadaymış. Seven Sen’sin, Sevilen de… İçimde büyüdükçe Sen’i bilmenin okyanusu, benliğim çatırdıyor. Baharı sessizce bekler ya tohum. Kabuğunun çatlaması kemalinden midir? Kol atıyor sevgi damarları her yerden. Toprak, yedi veren güllerine gebe. Sana sevdalı yüreğin atışları her daim secdede. Sen’in için bu koşuşturmaların hepsi… Sen’i bulan neyi kaybeder? Sen’i kaybeden neyi bulur? Hırçın uyanışlarında haneler yıkılır. Bir bir dökülür insanlığı, sırrı dökülmüş aynalar gibi. Yazık! Her şey boz bulanıktır. Sana adanmamışsa; ben ona destan demem. Sen’sin gönüller tahtındaki; özgeye sultan demem.

Kalbimi çevirebilsem bir huzur beldesine, her dem sürebilir miyim alnımı Kâbe’nin örtüsüne? Dalları Sidre’den yayılan bir gül ağacının gölgesinde dinlenmekse gerçek hayat,Yarabbi, ihlâsın toprağına at.Nefsimde ne varsa gübresi olsun bağlarının.Kokusu her yanımı sarsın goncaların.

Her yaprak açılan bir eldir Sana!

Hiç yorum yok: